7 Mart 2017 Salı

Kahreden Bir Vahşi Doğada Evlenme Teklifi Hayali Hikayesi: Backcountry

Bugünlerde takı çalışmaya ağırlık vermeye çalışıyorum ve takı yaparken çoğu zaman film seyrederim. Backcountry isimli filmi izledim bugün, epeyce bir aradan sonra ikinci defa ve bu adamı kahreden evlenme teklifi hikayesi bir kere daha sinir etti beni.




















Bunu filmle ilgili bir eleştiri saymayın, beni ayar eden şey filmdeki niyet ve akıbet meselesi.


Backcountry (Ölüm Ormanı) dram ve gerilim filmi tarzında, genelde durgun geçen ama yine de merak ve heyecan uyandıran, esas kızla erkeğin güzel bir oyunculuk sergiledikleri bir yapım. Backcountry ne demek diye soracak olursanız bu kelime taşra, memleketin uzak köşeleri, geri kalmış, kıyıda köşedeki yöreleri gibi anlamlara geliyor. 

Bu film Backcountry (Taşra) olarak da lanse edilebilirdi yani, ama herhalde daha heyecanlı bir havası var diye Ölüm Ormanı'nı tercih etmişler. Film bu ismin hakkını vermiyor tam olarak ama bu filmin sorunu değil, çünkü isminin anlamı o değil. 



Gerçek bir hikayeden uyarlanmış bir film bu, tam olarak değilse de kısmen. Yönetmen Adam MacDonald, bu film için, doğa gezintisi, kamp falan yaparken siyah ayıların saldırısına uğrayan insanlar hakkında bir araştırma yapmış. Ve on yıllar önce doğada gezinti yapan bir çiftin yırtıcı bir siyah ayının saldırısına uğradıklarını öğrenmiş. Ama hikayeye evlenme teklifi boyutunu kendisi eklemiş sanırım. 

Şunu da ekleyeyim; 2000 yılından bu yana ABD'de, vahşi doğada gerçekleşen ölümcül kara ayı saldırılarının sayısı 14 imiş. 



 Backcountry (Ölüm Ormanı) 2014 filminin konusu şöyle (Bir miktar spoiler içeren bir şekilde anlatıcam):  Jenn ve Alex Kanada'daki Kuzey Ontario ormanlarına kamp yapmaya giderler. Bu Alex'in isteğiyle giriştikleri bir maceradır. Alex, sevgilisini daha eskiden gitmiş olduğu güzel bir noktaya götürmek istemektedir.

Alex'in bu tip geziler konusunda tecrübesi olan şehirli bir çiftçi (Ama aslında filmde öyle biri gibi davranmıyor.) olmasına karşın Jenn böyle bir şeye alışık değildir ve geziden pek keyif almayacağı kısa sürede belli olur. Bu arada ormanda tuhaf ve ürkütücü tavırları olan bir adamla karşılaşırlar. Üçlünün keyifsiz bir yemek yeyip keyifsiz bir sohbet etmesi dışında bu arkadaşa bir daha rastlamayız.


 Çift ormanın içlerine doğru ilerlerken başka ufak tefek tatsızlıklar da olur. Ve Alex yolu şaşırmaya başlamıştır. Bir noktada, sevgilisine çok kızan Jenn ona bir sürü acı laflar eder, hava atmak isteyen biri, ezik bir insan olduğunu söyler ve neden daha daha basit bir gezi planı yapmadıklarını, neden ille de o yere gitmek istediğini sorar. 

Alex cevap verir; amacı onu çok etkileyen o güzel manzaralı yerde Jenn'e bir sürpriz evlilik teklifi yapmaktır. Filmin beni öldüren kısmı burası işte. Alex'in daha sonra kız arkadaşına söylediği acı sözlerde samimi olup olmadığını sorarkenki ifadesi falan, daha sonra olan bitenle birleştiğinde hele; fena etkiledi beni. 


Alex film boyunca yanlış kararlar alıp duruyor aslında, hatalar yapıyor, kendine saçmasapan bir şekilde fazla güveniyor veya güvenir gibi yapıyor. Yanlarındaki tek silah bir ayı düdüğü ki onu almayı da Jenn akıl ediyor. Kız az bile kızıyor ona aslında fakat niyeti o kadar güzel ki. Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir derler, de mi? Bu film bir ucundan bu sözü destekliyor sanki. Erkeğin niyeti ne kadar güzel olursa olsun, yolculuk cehenneme doğru ilerliyor. 

Filmin kötü adamı veya kötü nesnesi de yok aslında. Ne bu çift kötü, ne de içine daldıkları orman. Sadece, doğa, pervasızca derinliklerine dalan bir çifti cezalandırıyor.



 Ama bundan sonrası için spoiler vermeyeyim. Sadece, bir siyah ayı ile karşılaştıklarını söyleyeyim. 



 Hayatta kalma gerilimi tarzında bir film Backcountry; öyle her saniye bir aksiyon beklemeyin, alakası yok. Hatta bir süre durgun bir şekilde seyrediyor. Hayalet, iblis, kötü ruh falan gibi unsurlar içermiyor. Bu filmdeki gerilim, doğanın, ne kadar güzel görünürse görünsün korkunç bir yönü de olmasıyla ve insanın vahşi doğa karşısındaki yenilgisiyle ilgili. 





 Kanada yapımı filmin süresi 1 saat 35 dakika. Oyuncu kadrosuna gelince: Missy Peregrym, Jeff Roop,  Eric Balfour, Nicholas Campbell. 



Backcountry çok iyi bir film değil ama psikolojik gerilim sahneleriyle, etkileyici doğa görüntüleriyle, birkaç kere hızlanan temposuyla izlenebilir bir film. Daha çok bir vahşi doğada hayatta kalma öyküsü olarak düşünün, kan gövdeyi götürüyo falan, öyle şeyler beklemeyin. Ölüm Ormanı ismi biraz yanıltıcı olmuş bu açıdan, insanın aklına bir ormanda gerçekleşen sıra sıra ölümleri getiriyor ama alakası yok. 






 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder